İşsizlik mi büyümeden, büyüme mi işsizlikten?
Fotoğraf: Envato
Meşhur “Yumurta mı tavuktan? Tavuk mu yumurtadan?” sorusuna yanıt bulunduğuna göre, gündelik yaşamımızı daha fazla etkileyen büyüme ve işsizlik arasındaki ilişkiyi sorgulayabiliriz.
Makroekonomik büyüme, en basit haliyle, ülkedeki reel milli gelirin artışıdır. Reel milli gelir ise üretim artışına denktir. Yani, üretim artınca ekonomik büyüme ortaya çıkar.
***
Her ne kadar Cumhuriyet tarihinin en düşük ortalama büyüme hızına sahip olsa da son 12 yıllık AKP iktidarının şaşmaz biçimde üretimi artırmanın yollarını artırmaya çalıştığı açıktır.
Ne var bunda? Üretim artmasın mı? Ülke büyümesin mi?
Büyüsün büyüsün de, daha önemli olan büyümenin kaynaklarıdır. Nasıl büyüdüğünüz daha önemlidir. AKP, iktidarı süresince büyüme bir yandan Derviş Programı’nın (Güçlü Ekonomiye Geçiş – GEGP) verimlilik artışına dayalı büyüme ilkesini benimsemiş bir yandan da büyümenin finansmanını yabancı sermaye ve kısa vadeli fon girişlerine dayandırmıştır. Bu yanıyla, özellikle son 12 yıldaki büyüme, hem ülkenin dış bağımlılığını ve kırılganlığını artırmış hem de büyümenin sonucu olan gelirin toplumun geneline dağılımını engellemiştir.
Gelinen aşamada, özellikle kamusal kaynakların ihale yoluyla inşaatçılık, enerji ve otoyol alanlarında faaliyet gösteren sermaye gruplarına dağıtımına dayalı bir “bölüşüm” ilişkisinin egemen olduğunu söyleyebiliriz.
***
Görünürde, sistem mükemmeldir! Geliri halktan vergi olarak topla, kamu kaynaklarını özel kesim sermayeye dağıt, seçilmiş alanlarda (inşaat, enerji ve otoyol) taşeron ve rödovans sistemiyle üretimi programla! Evet, durum tam anlamıyla programlamadır. Planlama değil. Çünkü, iktidar üretime ilişkin genel hatları planlamakla kalmayıp kimin ne üreteceğini de -bir yönüyle- ihale sistemiyle belirlemektedir.
Hal böyle olunca, şöyle veya böyle büyüyen ama nihayetinde tıkanan ekonomide değişmeyen bir gerçeklik olarak ortaya çıkıyor: İşsizlik.
12 yıllık iktidarın son deminde, yeniden işsizlik oranını (resmi) yüzde onun üzerine taşımaktan başka bir başarıdan (!) söz edemeyiz.
Aksi beklenebilir miydi?
Elbette hayır.
Bir yandan, sosyal güvencenin ortadan kaldırıldığı, öte yandan sendikal örgütlenmenin fiilen engellendiği, esnek güvencesizliğin yaygınlaştırıldığı bir politika ekseninin fıtratında vardır işsizlik!
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek daha dört gün önce 2015’de yeni vergiler getirmeyeceklerini ama mevcut olanları artıracaklarını müjdeliyordu! Şimşek, yeni vergi yerine yapısal dönüşüm programıyla “verimliliğe” yöneleceklerini de söylüyordu. Ne dilemma! İşsizliğin çözümünü de büyümeye bağlayan bir yaklaşım, ne büyümeyi istediği gibi sağlıyor ne de işsizliği giderebiliyor! Kapitalist Avrupa ülkelerinde olduğu gibi!
***
İktisat yazınında büyüme ile işsizlik arasında genel olarak ters yönlü bir ilişki olduğu kabul görür. Görür ama ilişkinin yönü tartışmalıdır. Büyüme olduğu için mi işsizlik azalır, yoksa işsizlik azalınca mı büyüme sağlanır?
Bu sorunun cevabına ilişkin yeni yayınlaşmış bir makaleye değineceğim. Makale, Yardımcı Doçent Burçin Yılmaz Eser’e ait. Yazar, ekonomik büyüme ve işsizlik ilişkisini Türkiye üzerinden inceliyor. Araştırma dönemi 1970-2010 arası. Yani, tam da kapitalist sermaye birikiminin ve kapitalist üretimin yaygınlaşmaya başladığı dönem. Makalede, ekonometrik yöntemlerle yapılan tahlil sonucunda, Türkiye’de büyüme ile işsizlik arasında ters yönlü bir ilişkinin olduğu ve ancak ilişkinin yönünün büyümeden işsizliğe doğru değil, işsizlikten büyümeye doğru olduğu saptanmış. Daha açık ifadeyle; mevcut büyüme işsizliği azaltmıyor ama işsizliğin azaltılması büyümeyi artırıyor. Yılmaz’ın çalışmasından çıkan sonuç şudur ki; eğer, kalıcı bir büyüme sağlamak ve işsizlik sorununu çözmek istiyorsanız istihdam artırıcı politikalara öncelik vermelisiniz! Buradaki istihdam artırmaya, geniş anlamda iş güvencesini de eklemeliyiz.
AKP’nin “önce büyüyelim nasıl olsa işsizlikte böylece azalır” şiarıyla milyonlarca emekçinin kaderini tekelci kapitalistlerin “işverenliğine” bağlayan politikalarının bilimsel olarak da başarısızlığını içtenlikle ifade edebiliriz!
- Kadının adı var! 08 Mart 2018 00:56
- Sefalet endeksinde zirveye 22 Şubat 2018 00:15
- Teknolojik asimetri 08 Şubat 2018 00:54
- Merkez Bankası bağımsız! 18 Ocak 2018 00:58
- Enflasyon nereye 04 Ocak 2018 00:54
- Rant azaldıkça kavga büyüyor 28 Aralık 2017 00:34
- Rekorlu ekonomi 14 Aralık 2017 00:56
- 2018 gelirken… 07 Aralık 2017 00:22
- Davul zurna az! 23 Kasım 2017 00:53
- Kurdan kaleler, kırılgan beşler... 09 Kasım 2017 00:15
- Sanal ama gerçek! 25 Ekim 2017 23:09
- İstikrarın faturası kadın ve gençlere... 19 Ekim 2017 00:15